Bütün Parmaklar İçin Eşit Fırsat!

Bölünme ve Bağlanma Yoluyla Parmak Emmekten Kurtulmak: Bütün Parmaklar İçin Eşit Fırsat!

Başparmağını oldukça hırslı bir şekilde emen küçük çocuğu hatırlıyorum. Sol elinin başparmağını ön dişlerinin arasına alıp emiyor, bir yandanda çekiştirip duruyordu. Çocuğun babası doktor, annesi hemşireydi ve başparmağını emmeye devam ettiği taktirde olabilecek bütün korkunç şeyleri bu altı yaşındaki çocuğa anlatmışlardı. Böyle giderse dişleri eğrilip bükülecek ve ne kadar da kötü görünecekti… Bunu ona anlatmayı hiç bıkıp usanmadan denemişlerdi! Sonun da çaresizliğe kapıldıkları bir akşam babası beni aradı ve kendilerini ziyaret etmemi istedi. Oraya gittiğimde, Jimmy yine dişleri arasına aldığı başparmağını bir yandan emip bir yandan çekiştirerek yanımıza geldi.

“Jimmy,” dedim, “annen ve baban, başparmağını emmen hakkında seninle konuşmamı istediler. Yani, benim hastamsın. Birinin hastası olmanın ne anlama geldiğini biliyor musun? Bunun anlamı, bu konuda başka bir doktorun ağzını açamayacağıdır. Şimdi sen benim hastam olduğuna göre baban ağzını kapalı tutacak ve sana söyleyeceklerim hakkında hiçbir şekilde konuşmayacak; bir hemşire doktorun yerine konuşmayacağı ve an nende hemşire olduğu, sen de benim hastam olduğun için o da konuş mayacak. Sadece sen ve ben varız.

“Şimdi bir şeyi açıklığa kavuşturalım. O sol başparmak, senin baş parmağın; ağız senin ağzın; dişler senin dişlerin. Bence başparmağınla, ağzınla ve dişlerinle istediğin her şeyi yapma hakkına sahipsin. Onların sana ait olduğu konusunda hemfikiriz. İstediğin şeyi yapmanı istiyorum.”

Jimmy oldukça şaşırmış görünüyordu. Önce babasına, sonra annesine baktı. Yüzlerindeki şaşkın ifadeyi görebiliyordu.

Sonra babasına dönerek sordu: “Sen bir şey söyleyecek misin?”

“Hayır, söyleyecek bir şeyim yok,” dedi babası.

Annesine sordum ve o da aynı cevabı verdi.

Jimmy şaşkın, ama keyifli görünüyordu.

“Sana söyleyeceğim başka şeyler de var, Jimmy,” diye devam ettim. “Anaokuluna gittiğinde ilk öğrendiğin şeylerden biri, sıraya girmektir. Orada bir şey yaparken, çocuklarla sıraya girersin. Birinci sınıfa başlamadan önce sıraya girmeyi öğrenmen gerekir. Aslında, sıraya girmeyi evde öğrendin. Annen akşam yemeğinde tabaklara servis yaparken, kardeşlerinden birinin tabağına yemek koyar, sonra belki senin, belki diğer kardeşinin, belki de babanın tabağına. Her şeyi sırayla yaparız. Ama sürekli sol başparmağını emmenin ve diğer elinin başparmağına fırsat vermemenin haksızlık olduğunu sanıyorum.”

Jimmy bu noktayı düşünürken derin bir nefes aldı. Sağ elinin baş parmağına da gerçekten fırsat vermesi gerektiğini düşünüyordu.

“Hep sol elinin başparmağını emiyorsun,” diye devam ettim. “Ama sağ elinin başparmağı hiç emilmiyor; işaret parmağına ve diğer parmaklarının hiçbirine de bu hakkı vermiyorsun. Ama bence sen iyi bir çocuksun ve bunu bilerek yaptığını sanmıyorum. Bütün parmaklarına emilme fırsatı vermek isteyeceğinden eminim.”

On ayrı parmağı sıraya soktuğunuzu düşünebiliyormusunuz? Dünyada bundan daha zahmetli bir iş düşünebiliyor musunuz? Ve Jimmy de bütün parmaklarına eşit fırsat tanımaya kararlıydı.

Ardından şöyle dedim: “Biliyorsun Jimmy, şu anda altı yaşındasın ve yakında yedi yaşında büyük bir ağabey olacaksın; ve biliyor musun, baş parmağını emen büyük bir ağabeyi ya da büyük bir adamı hiç görmedim. Bu yüzden yedi yaşına gelmeden önce bütün parmaklarını emsen iyi olur.” Jimmy yedi yaşına gelmeden önce baş parmağını emmeyi bıraktı. O zamandan sonra gerçekten büyük bir ağabey oldu!

 

ABD’de Tıbbi Hipnoz’un kurucusu olanMilton Erickson, NLP’nin kendisini modellediği 3 kişiden birisidir.