Kuru Yataklar

Bir anne onbir yaşındaki kızını bana getirdi. Yatağını ıslattığını duyar duymaz kızın bana hikayeyi anlatabileceğini düşünerek anneyi odadan çıkardım. Kız bana küçük yaşından beri bir mesane sorunu olduğunu, bir üroloğa göründüğünü ve beş-altı yıldır, belki de daha uzun zamandır sorununun yerleşmiş olduğunu söyledi. Yüzlerce defa düzenli olarak muayene edilmişti vezamanla enfeksiyonun böbreklerden birinde odaklandığı anlaşılmıştı. Sonra temizlenmişti ve dört yıl önce enfeksiyondan kurtulmuştu. Yüz lerce defa muayene edildiği için mesanesi ve büzgeni çok esnemişti ve her gece uykuya dalıp mesanesi gevşer gevşemez yatağını ıslatıyordu. Gün içindede, gülmediği sürece kendini güçde olsa kontrol edebiliyordu. Gülmeyle ortaya çıkan gevşeme, külo dunu ıslatmasına neden oluyordu.

Anne ve babası, böbreğinin tedavi olduğunu ve enfeksiyonunun geçtiğini düşündükleri için kendini kontrol etmesi gerektiğine inanıyorlar dı. Kendisine kötü isimler takan ve alay eden, üç yaş küçük bir kız kardeşi vardı. Bütün anneler, onun yatağını ıslattığını biliyordu. Okuldaki iki-üç bin çocuk, güldüğünde kendini tutamayıp külodunu ıslattığını biliyordu. Bu yüzden de sürekli alay konusu oluyordu.

Uzun boylu, çok güzel bir kızdı ve beline kadar uzanan sarı saçları vardı. Aslında çok çekiciydi. Ama toplum dışına itiliyor, sürekli alay konusu oluyordu ve artık buna dayanamıyordu. Komşularının acıyan bakışlarına, ço cukların ve kızkardeşinin alaylarına katlanmak zorunda kalıyordu. Yatağını ıslattığı için arkadaşlarıyla yatılı partilere katılamıyor, akrabalarında kalamıyordu. Doktora görünüp görünmediğini sordum. Çok sayıda doktora göründüğünü, tüplerce hap yuttuğunu, şişelerce ilaç içtiğini, ama hiçbirinin işe yaramadığını anlattı.

Benim de diğer doktorlar gibi olduğumu ve yardımcı olamayacağımı söyledim. “Ama sen bir şeyi zaten biliyorsun, ama bildiğinin farkında değilsin. Bildiğin şeyin ne olduğunu anladığında, kuru bir yatağa kavuşabilirsin.” dedim.

Sonra ekledim; “Sana çok basit bir soru soracağım ve çok basit bir cevap istiyorum. İşte soru. Tuvalette oturmuş çişini yaparken tanımadığın bir adam kapıdan başını uzatıp içeri baksaydı ne yapardın?”

“Donup kalırdım!”

“İşte. Donup kalırdın; ve çişini yapamazdın. İşte, cevabı biliyorsun, ama bildiğinin farkında değildin. Yani, uyarıcı bir olguyla karşılaştığında, çişini kontrol edebilirsin. Tuvaletin kapısından yabancı bir adamın başını uzatmasına gerek yok. Fikrin kendisi yeterli. Durursun. Donarsın. Ve adam uzaklaştığında çişini yapmaya devam edersin.

“Kuru bir yatağa kavuşmak zor bir iş. Bunu ilk kez başarman için iki hafta geçmesi gerekebilir. Ve çişini tutup tekrar devam etmek için çok fazla alıştırma yapmalısın. Bazı günler bu alıştırmayı yapmayı unutabilirsin. Sorun değil. Bedenin sana uyacaktır. Daima sana daha fazla fırsatlar sunacaktır. Bazı günler bu alıştırmayı ya pamayacak kadar yoğun olabilirsin, ama bu da sorun değil. Bedenin sana daima bu konuda fırsatlar verecektir. Üç ay içinde sürekli bir kuru yatağa kavuşursan, çok şaşırırım. Ama altı ay içinde bunu başaramazsan da aynı derecede şaşırırım. Ve yatağı bir gece ıslatmamayı başarmak, arka arkaya iki gece ıslatmamayı başarmamaktan da ha kolaydır. Üç gece üstüste bunu başarman ise daha da zor dur. Ama sonrasında giderek kolaylaşır. Dört, beş, altı gün, hatta tam bir haftayı kuru bir yatakla geçi rebilirsin. Ve bir kez bunu başardığında, bir haftayı daha kuru geçirebileceğini bilirsin.”

Kızla görüşmem bitmişti. Yapabileceğim baş ka bir şey yoktu. Onunla yaklaşık birbuçuk saat geçirdikten sonra gönderdim. Yaklaşık iki hafta sonra, bana bir armağan getirdi; inek desenli mor bir çarşaf. Artık kuru bir yatakta uyuyabiliyordu. Bu armağanı sevmiştim. Ve altı ay sonra artık arkadaşlarının, akrabalarının evinde gece yatısına kalabiliyor ve otellerde yatılı partilere katılabiliyordu. Çünkü terapisine devam edecek kadar azimliydi. Anne ve babası sabırsız olmasına karşın, tedaviye ihtiyacı olanın onlar ya da ona kötü isimler takan kız kardeşi veya onunla alay eden okul arka daşları olduğunu sanmıyordum. Ailesinin onun yatağını ıslatmaması için gayret sarfettiğini düşünüyordum. Kızkardeşi ve okul arkadaşları da bu konuda sorumlu değildi; komşuları da öyle. Babasına, annesine, kızkardeşine ya da başka birine bir şey açıklamak gerektiğini düşünmedim. Sadece zaten bildiği, ama farkında olmadığı bir şeyi ona söyledim.

Hepiniz, büyürken mesanenizi boşalttığınızda orada bir şey kalmadığını öğrenirsiniz. Ve bundan emin olursunuz. Asıl önemlisi, hepiniz çişinizi yarıda kesmenizi ve daha sonra tekrar devam etmenizi gerektiren ani durumlarla karşılaşmışsınızdır. Herkes bu deneyimi yaşamıştır; ve o bunu unutmuştu. Bütün yaptığım, zaten bildiği, ama farkında olmadığı bir şeyi ona hatırlatmaktı.

Diğer bir deyişle, terapi sırasında hastanıza birey olarak yaklaşmalı, yatağını ıslatma sorununun ailesini, kızkardeşini, komşularını ve okul arkadaşlarını değil, sadece kendisini ilgilendirdiğini vurgulamanız gerekir. Ve bilmesi gereken tek şey, zaten bildiği bir şeydir; terapinin diğerlerini ilgilendiren kısmı, kendi davranışlarına dikkat etmeleridir.

Psikoterapi, hastaya ve öncelikle sorunun kendisine odaklan malıdır. Ve şunu unutmayın; herkesin kendine has bir lisanı vardır ve bir hastayla konuşurken, kendine ait bir dille konuştuğunu bilerek dinlemeli, kendi terimlerinizle anlamaya çalışmamalısınız. Hastayı, kendi dilinde anlayın.

Kaynak
K. Zeing, A Teaching Seminar with Milton H. Erickson Jeffry